THBB

ZÜMRÜT APARTMANI RAPORU

11 Şubat 2004

Değerli Basın Mensupları,

Hoş geldiniz. Öncelikle ilgi ve duyarlılığınız için teşekkür ediyoruz. Zümrüt Apartmanının yıkımından ötürü hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve halkımıza başsağlığı diliyorum. Bu konuyla ilgili çeşitli kurum ve kişiler, çeşitli açıklamalarda bulundu. Biz burada sizlerin aracılığıyla Türkiye Hazır Beton Birliği olarak uzmanlık alanımız olan beton hakkında görüşlerimizi,halkımıza ve ilgililere önerilerimizi bildireceğiz. Daha sonra da hocalarımız bilimsel açıdan olayı ve mesajlarını verecekler.

Zümrüt Apartmanı yıkılmasını kolaylaştıran sebeplerin en önemlisi yapının elle üretilen betonlarla yapılmasıdır:
• Binanın inşasında elle karılan betonun kullanılmış olması nedeniyle projenin öngördüğü dayanım sınıfında beton elde edilememiştir. 
• Elle karılan beton, taşıyıcı sistemin değişik yerlerinin farklı kalitelerde betonlarla yapılmasına neden olmuştur. Bir zincirin en zayıf halkasından kopması gibi bu farklı dağılımdan ötürü bina zayıf yerlerinden yıkılmıştır.

Zümrüt apartmanında elle karılarak hazırlanmış beton yerine hazır beton kullanılmış olsaydı çok büyük ihtimalle bina çökmeyebilirdi ve bu acı tablo ile karşılaşmazdık. Çünkü, bugüne kadar yaşadığımız birçok deprem sonrası, yörelerde yapılan incelemelerde alınmış çok sayıda beton numunesinin üzerinde yapılan çalışmalarla gördük ki, elle üretilen betonların dayanımları olması gerekenden birkaç kat daha düşük, yani bir beton sınıfına dahi girememekte ve kalitesi homojen bir şekilde dağılmamaktadır. Fikir vermesi açısından beton sınıfı olarak ifade edersek, elde edilebilen mukavemetler C6 ile C10 arasında değişmektedir. Deprem Yönetmeliği’ne göre yapıda kullanılacak en düşük sınıf betonun C20 olması gerekmektedir. TS500 Standardı ise hazır betonu öngörmekte ve elle betona izin vermemektedir. Bu mevzuata göre kişi ya da kurum hiçbir inşaatçının, inşaa ettiği yapının taşıyıcı sisteminde kullanmak üzere elle ya da “betonyer” makinessile beton hazırlama hakkı yoktur.

Yıkıntıdan test yapmak için beton numuneleri almaya çalıştığımızda, betonların numune almamızı sağlamayacak şekilde unufak olduğunu gördük. Ancak özenle aramamız sonucu göreceli olarak yapının tesadüfen oluşmuş daha yüksek dayanımlı elemanlarından numune alabildik. Sonuç olarak Zümrüt Apartmanının betonunun, alınan numunelerle karakteristik dayanımını C10 çıktı. Numune alınamayan düşük dayanımları da değerlendirirsek C8 civarında olduğunu düşünmekteyiz. Maalesef, bu tablo bizim için hiç de yabancı olduğumuz bir tablo değildir.

• Düşük sınıflarda beton kullanmak cahillikten başka bir şey değildir: Bilimsel veriler sağlam binaların daha uygun maliyetle inşa edildiğini göstermektedir. Türkiye Hazır Beton Birliği’nin ODTÜ öğretim üyeleri ile birlikte birkaç yıl önce hazırladığı bir rapora göre, 11 katlı bir binada (çok ilginçtir ki Zümrüt Apartmanı da 11 katlı idi) C14 yerine C35 gibi yüksek sınıf bir beton kullanıldığında, kaba yapı maliyetleri artmamakta aksine maliyetlerde % 4 ila 6 arasında tasarruflar sağlanmaktadır. Yani, düşük sınıflarda beton kullanmak, hele ki elle beton kullanmak cahillikten ve cinayetten başka hiçbir şey değildir.

Ülkemizdeki, Konya’daki ve dünyadaki örneklere bakarsak daha net fikir alabiliriz.

• Bugün Konya’daki duruma bakarsak;
Şu anda Konya’da dökülen betonların yarısı elle üretilen betondur. Konya’da kullanılan hazır betonların sınıfları da Türkiye ortalamalarının altındadır. Hazır betonların % 30’u C20 ve üzeri, % 70’i ise alt sınıflarda betondur. Elle betonlarda zaten sınıf diye birşey söylemek söz konusu değildir. Konya’da inşa edilen konut tipi yapıların çoğu kooperatif olarak yapılmaktadır. Kooperatiflerdeki düşük aidat ödemeleri ile inşaatlar 5-10 yıl gibi uzun sürelerde bitirilebilmekte ve yarısından fazlasında hala elle beton dökülmektedir. Hazır beton kullananılanların pek azında C20, kalanlarda ise çoğunlukla C18 ve altı sınıflarda beton kullanılmaktadır. Şunu da belirtmeliyiz ki, Zümrüt Apartmanının yapımına başlanan yıllarda Konya’da hazır beton üretimi bulunmaktaydı.


• Peki ya Türkiye’nin geneli ile gelişmiş ülkelerdeki durum nedir?
Türkiye’de halen beton üretiminin % 25’i elle yapılmaktadır. THBB’nin eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin de katkısıyla Türkiye’deki beton sınıflarında bir iyleşme görülmeye başlamıştır. 1996 yılında toplam % 10.4 olan C20  ve üstü  beton üretimi 2002 yılında %73’e  yükselmiştir. Bu, yapıların kendiliğinden yıkıldığı ve sürekli deprem riski altındaki ülkemiz için yeterli değildir. Çünkü gelişmiş ülkelerle aramızda hala çok büyük bir uçurum bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse, C30 ve  üstü beton kullanımı ABD’de %40, İngiltere’ de %70, Almanya’da % 83 iken ülkemizde sadece % 6’dır. Bizdeki önemli yüksek yapılarımızda bile en fazla C35-C40 kullanılmışken Amerika’daki yüksek yapılarda C85 ile C130 arasında beton kullanılmaktadır.

THBB’nin Önerileri:

• Vatandaşımıza düşen görevler nelerdir?
o Artık halkımız da önemli görevlerden birinin kendisine düştüğünü unutmamalıdır. Bundan sonra daha çok sorgulayıcı olunmalı, oturduğumuz veya oturacağımız konutların taşıyıcı sistemleri ve deprem güvenlikleri hakkında bilgi sahibi olunmaya çalışılmalıdır. Ev alırken manzarasına, fayansına değil projesine ve betonuna bakılmalıdır.
o Yetkin kuruluşlardan (üniversiteler, inşaat mühendis odaları, vb.) binanın yapısal güvenliğine yönelik bir bilgi alınmaya çalışılmalıdır. Mevcut binaların sağlamlaştırılması için maddi ve manevi çaba gösterilmelidir.

• Müteahhitler, inşaat mühendisleri ve mimarlara düşen görevler nelerdir?
o İnşaatlarda Kalite Güvence Sistemi (KGS) Belgeli hazır beton kullanmalıdır.
o Statik projeler, betonun dayanıklılığı (dürabilite) da göz önüne alınarak en az C30 sınıfında beton düşünülerek hazırlanmalıdır.
o Özellikle binaların taşıyıcı sistemleri teknik bir sorumlunun sürekli gözetimde inşa edilmelidir. 
o Betonun yerleştirilmesine ve bakımına özen gösterilmelidir.


• Belediyelere düşen görevler nelerdir?
o Belediyelerin teknik kadrolarını mutlaka takviye etmesi gerekmektedir. Küçük belediyeler ise binalara tek başına inşaat izni vermemelidir. Bu konuda küçük belediyeler, büyükşehir belediyeleri veya Bayındırlık Bakanlığı ile birlikte daha yetkin bir denetleme ve planlama yapısı kurulmalıdır.
o Ruhsat dosyalarında hazır beton fatura ve irsaliyesi aranmalıdır.
o Belediyeler eski binaların güçlendirilmesinde vatandaşa zorluk çıkarmamalıdır. Bu konudaki mevzuatın bürokratik engelleri kaldırmalı, teşvik edici yöntemler sunulmalıdır. 
• Peki devletimize düşen görevler nelerdir?
o Elle betonun kullanılmasına artık göz yumulmamalıdır; yasalarla yasaklanmalıdır.
o Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelikte bulunan en düşük beton sınıfı dayanıklılık da göz önüne alınarak C30’a yükseltilmelidir.
o Yapı Denetim Kanunu sürdürülecekse tüm illerde uygulanmalı, Kanun can güvenliği konusunda binaların en önemli kısmı olan sadece taşıyıcı sistemleri kapsamalıdir. Yapı denetimi sistemi, mutlaka sigorta sistemiyle de denetlenmelidir. Kamu yapıları da kapsama dahil edilmelidir.
o Düzgün imar poltikalarıyla kaçak yapılaşmanın önüne geçilmelidir. 
o Kaliteli toplu konut teşvik edilmelidir.
o Vatandaşların mevcut binalarını güçlendirmesi veya yeni konut alması için kredi olanakları sağlanmalıdır.
o Mimar, mühendis, müteahhit, teknisyen, kalfa, vb. herkese yetkinlik koşulu getirilmelidir.
o Onaylanmış kuruluşlar tarafından belgelendirilmemiş yapı malzemesi üretimine ve kullanımına izin verilmemelidir.


Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) olarak özel ve kapsamlı Deprem Analiz Raporu hazırlıyoruz. Bilgi almak için tıklayın...


Yukarı Çık